Sosyal Medya

Makale

‘Savaşı istemeyiniz, ancaak geldiğinde de, kaçmayınız!’

Yazının baÅŸlık cümlesi, bir ’hadis-i nebevî’, ’rivayet’idir. 
*
Rusya, Osmanlı’nın tarih boyunca en fazla uÄŸraÅŸtığı ve savaÅŸtığı bir ülke olmuÅŸ ve iki tarafın halklarının kültürlerinde ve sosyal hâfızalarında birbirleri hakkında hiç de kolayca silinemiyecek derin izler kalmıştır. O kadar derindir ki, aralarında bir diplomatik gerginlik oluÅŸsa, halk kitleleri hemen, her iki tarafta da gerçeÄŸi yansıtıp yansıtmağı bile bilinmeyen rivayetleri, iddiaları, kuru böbürlenme ifadeleriyle karşı tarafa söylemeye resmî makamlardan da önce hemen baÅŸlayıverirler. 
Bu durum, Rusya’nın komunist-bolÅŸevik yönetimi altında geçen 70 küsur yıl boyunca Sovyetler BirliÄŸi adını alması ve aynı dönemde Osmanlı‘nın enkazı üzerinde Türkiye adıyla bir yeni rejim kurulmasıyla deÄŸiÅŸmedi; her ne kadar kemalist-laik rejimin ilk yıllarında bolÅŸevik rejimiyle diplomasi alanında bir takım iÅŸbirlikleri saÄŸlanmışsa da.. 
*
Suriye’deki kanlı Baas diktatörlüğüne hele son iki aya yakın zamandır daha bir destek vermek üzere, Suriye- Türkiye sınırında hava bombardımanları yapan bir Rus uçağının 24 Kasım 2015 sabahı Türkiye hava sahasına girmesi ve düşürülmesi üzerine, Türkiye- Rusya arasında yep-yeni bir dönemin baÅŸlıyacağı anlaşılıyor.
Türkiye’nin bir savaÅŸ uçağı, üç yıl önce, Suriye hava sahasına bir dakikadan az bir süre için, bir-kaç km. girdiÄŸi için üzerine roket ateÅŸi açılmış ve iki pilotuyla birlikte Akdeniz’e gömülmüştü. NATO ülkeleri, Türkiye’yi Suriye’ye askerî müdahale için bu uçak düşmesi konusunu iyi bir fırsat olarak kullanmak istiyorlardı.. Ama, Türkiye, baÅŸkalarının dolduruÅŸuna gelmemek için oldukça temkinli hareket etmiÅŸ ve Akdeniz’in derinliklerinden o uçağı çıkarmış ve üzerinde hiçbir isabet izine rastlanılmamış; uçağın pilotlarının, kendilerine ateÅŸ açıldığını hissedince, manevra yapmak istemeleri üzerine, kontrolden çıkıp Akdeniz’e saplandığına karar verilmiÅŸti. O zaman, Suriye tarafı ise, uçağın kime aid olduÄŸunu bilmeden ateÅŸ açıldığını, kendi hava sahalarını koruduklarını ileri sürmüşlerdi.. Önceden herhangi bir ihtar yapılmasına gerek yoktu.. 
Türkiye tarafı ise, en azından, komşu ülkelerin bu gibi durumlarda birbirlerine daha anlayışlı yaklaşmaları gerektiğini belirtmişti. Nitekim, Yunanistan v etürkiye savaş uçakları zaman zaman birbirlerinen hava sahasına girmekte ve ikazlarla kendi sahalarına çekilmeleri sağlanmakta..
Çünkü, bir savaÅŸ uçağı, saatte, yaklaşık 800 km. hızla yani, dakikada 13 km, saniye’de de 200 metre kadar bir hızla uçuyor. Bu bakımdan, normal durumlarda, bir sınır hatası olabilir ve ama, ikaz yapılarak, yasak hava sahasından çıkması saÄŸlanır.
Türkiye savaş uçağı, bu gibi ikazlar yapılmadan vurulmuştu.
Bunun üzerine, Türkiye de Suriye sınırındaki hava sahası için, ’angajman’‚ (fr. engagement) denilen ÅŸartını ilan etmiÅŸ ve herhangi bir savaÅŸ uçağının kendi hava sahasına 2,5 km’den daha fazla yaklaÅŸması halinde, ateÅŸ açılacağını bildirmiÅŸti. Bu bildirim, uluslararası planda bütün herkesi de baÄŸlardı.
24 Kasım sabahı, işte bu angajman şartlarına aykırı bir durum ortaya çıktı.. Bir savaş uçağının Türkiye hava sahasına yaklaştığı, derhal yönünü değiştirmeşi gerektiği ihtar edildi, ve 5 dakika boyunca, bu hususta 10 kez ihtar yapıldığı teknik ses kayıtlarıyla sâbit olduğu halde, bir uçak Türkiye hava sahasına 1 km. kadar girince ateş açıldı ve düşürüldü. Uçağın isabet almasından sonra, Suriye sınırının 4. km. içinde bir tepeye düştüğü görüldü.
Tabiatiyle, bu konuda, teknik takib kayıdları uluslararası ölçülere göre, elde mevcud.. 
*
Ancak, bu savaÅŸ uçağının Rusya’ya aid olduÄŸu ve iki pilotun paraşütle atladıkları, birisinin kurtulduÄŸu, diÄŸerinin öldüğü anlaşıldı..
İşte problem de bundan sonra ululrarası bir diplolatim krize dönüştü..
EÄŸer, söz konusu savaÅŸ uçağı, -velev ki, rus yapımı olsa bile- Suriye’ye aid olsaydı, bir problem oluÅŸturmazdı. Çünkü, bu uçak, üstelik de Türkiye tarafından 10 kez ihtar yapıldığı halde, Türkiye hava sahasına girmiÅŸti..
Ama, uçağın Rusya’ya aid olduÄŸu ortaya çıkınca..
Yapılacak bir şey yine yoktu.. Çünkü, uluslararası angajman kurallarına göre hareket edilmişti ve her ülke kendi hava sahasına hele de sıcak bir bölgede yaklaşan bir savaş uçağına karşı önceden ilan ettiği şart ve kurallara göre hareket etmişti..
*
Ama, Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ilk kez, Rusya’ya aid bir savaÅŸ uçağı vurulmuÅŸ ve düşürülmüştü.. Halbuki, Sovyet Rusya’nın çöküş/ dağılış yıllarında bile böyle bir durumla karşılaşılmamıştı. Åžimdi ise, hele de Putin döneminde derlenip toplarlanan Rusya, yeniden super-güç havasında iken, nasıl olurdu da, onun savaÅŸ uçağı düşürülürdü.
Karizması çizilmiÅŸti, Putin’in..
Putin, uçağın Suriye sınırlarının 4 km. içerde vurulduÄŸu ileri sürüyordu.. 
Bu iddia, uçağın 4 km. içerde düşmesinden hareketle ileri sürülüyordu..
Halbuki, o sür’atla uçan bir uçak, 20-30 km. içerde de düşebilirdi.. 
Ama, tekrar edelim, bütün bunlar deÄŸil, Rusya’nın emperyalist gururuna aykırı bir tablo ortaya çıkmıştı.. Halbuki, baÅŸka bir ülkenin, B. Amerika veya bir baÅŸka ülkenin uçağı da, o angajman kurallarına aykırı hareket ederlerse, onların da -en azından- teorik olarak aynı muameleye tâbi tutulacakları bilinmeliydi.
*
Bir diÄŸer nokta.. 
EÄŸer bu uçak, mesela aynı angajman kurallarına göre, mesela, Fransa, Ä°ngiltere, Amerika tarafından gibi ülkelerce düşürülseydi, Ruya’nın tepkisi, Türkiye’ye karşı sergilediÄŸi hiddette olmayacaktı, herhalde..
O halde, denilebilir ki, burada, gerçekte, Türkiye’ye karşı sergilenen tepki, gerçekte, Tayyib ErdoÄŸan’ın dünya siyasetinde sivrilen ve ’eÅŸit ülkeler’ anlayışına emperyalist güçlerin tahammül edememesinden kaynaklanıyordu. 
Bunun içindir ki, Rusya, Türkiye’den özür bekliyor..
Tayyîb ErdoÄŸan ise, hiç bir ülkeye karşı kasıdlı bir tavır olmayıp, önceden açıklanmış angajman kurallarına aykırı davranan kim olursa olsun, bu zamana kadar olduÄŸu gibi, bundan sonra da aynı ÅŸekilde davranılacağını belirtiyor ve bir özür dileme sözkonusu olacaksa, bunun Türkiye’den özür dilenmesi ÅŸeklinde olması gerektiÄŸini gaayet mantıkî olarak açıklıyordu.
*
Putin ise, ’uçaklarının Türkiye’yi tehdid etmediÄŸini’ söylüyordu.
Bu söz de bazılarını hemen güç karşısında eÄŸilmeye yönlendiriyordu.. Nitekim, bazı kiÅŸi veya çevreler, ’Yahu, birkaç km. içeri girilmekle, n’olur ki, hemen böyle bir tepki verilerek, yüreÄŸimizi aÄŸzımıza getirmenin ne gereÄŸi var?’ demeye baÅŸladılar. Halbuki, bizzat Putin, acaba kendi ülkesinin hava sahasına bir-iki km. girecek olana bir yabancı hava cismine izin verirler mi? 
Halbuki, uluslararası hukuka veya devletler hukukuna göre, müstakil devlet sayılan ülkeler kendi egemenlik hak ve sahalarından, herhangi bir andlaÅŸma veya önkabul olmaksızın, bir takım fire vermeye baÅŸlarlarsa, bunun sonu gelmiyeceÄŸi, dökülen pekmez üzerine sineklerin üşüşeceÄŸi tablosunun ortaya çıkağı bilinmeyen bir durum deÄŸildir. 
MeÅŸhur tekerlemede olduÄŸu üzere, ’SavaÅŸta, bir atın nalının bir çivisi düşerse, o bir nal’ın yokluÄŸu demektir, bir nal’ın yokluÄŸu, bir atın yokluÄŸu demektir. Bir atın yokluÄŸu, bir kumandanın yokluÄŸu demektir, bir kumandanın yokluÄŸu bir savaşın kaybedilmesi demektir, bir savaşın kaybedilmesi demektir..’ ÅŸeklindeki gibi bir durum..
*
’TÃœRKÄ°YE’NÄ°N MEVCUD YÖNETÄ°LERÄ° TÃœRKÄ°YE’YÄ° Ä°SLÂMLAÅžTIRIYOR’MUÅž !!!

Ama, konunun daha başka yönleri de var..
Putin, daha geçen hafta, Antalya’da yapılan G20 Toplantısı’ndan döndüğünde, hattâ G20 ülkeleri arasında bile, DAÄ°Åž’e yardım eden devletler var diye, üstü kapalı olarak, Türkiye’yi de zımnen içine alabilecek bazı devletleri suçlamıştı..
Åžimdi ise, Putin, konuyu daha baÅŸka yönlere yaymaya çalışıyor ve, ’Teröristlerin iÅŸbirlikçi tarafından sırtımızdan hançerlendik..’ gibi laflar ediyor. Ve bununla da yetinmeyip, ’Türkiye’nin DAÄ°Åž’ten petrol satın alarak, onun güçlenmesine yardımcı olduÄŸunu’ da iddia ediyor.. Bu iddiayı öteden beri bazı Ä°ran makamları da da dile getiriyordu.. 
(Bu vesileyle hatırlayalim ki, Rusya uçağının düşürülmesinden bir gün önce, Putin Ä°ran’a gitmiÅŸ ve Ä°ran yönetiminin en üst karar mekanizmasının başında bulunan Seyyid Ali Khameneî ile de görüşmüştü. Her ne kadar bu görüşmede, iki tarafın da tercümanlarının da yeterli derecede farsça ve rusça bilmeyiÅŸleri yüzünden, tarafların birbirlerini anlamadıklarına dair medyaya yansıyan çok güçlü iddiaların varlığı da bir ayrı konu..)
*
Bu geliÅŸmeler üzerine, Türkiye, NATO’ya güvendiÄŸinden deÄŸil, belki NATO’yu da test etmiÅŸ oluyor..
Çünkü, NATO dünyası, Türkiye’den dolayı Rusya’yla bir sürtüşmeyi göze almak istemediklerinin iÅŸaretlerini veriyorlar, Türkiye de NATO üyesi olsa bile..
Amerikan BaÅŸkanı Obama, yarım ağızla, Türkiye’nin haklı olduÄŸunu söylese bile, öteki NATO ülkeleri, Türkiye’nin hatırına, Rusya ile bir sürtüşmeyi göze alamıyorlar..
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, “NATO müttefikimiz Türkiye’nin toprak bütünlüğünü destekliyoruz. NATO’nun güneydoÄŸu sınırındaki geliÅŸmeleri çok yakından izlemeyi sürdüreceÄŸiz. DiÄŸer müttefik ülkelerden NATO’ya iletilen veriler, Türkiye’nin verdiÄŸi bilgilerle birbirini tutuyor..” ifadelerini kullansa da, Genel Sekreter’in NATO üzerinde bir etkisinin olmadığı bilinmekte.. 
Keza, SPD Genel BaÅŸkanı da olan Almanya BaÅŸbakan Yard. Sigmar Gabriel, ’Türkiye haklı gözükse bile, Rusya ile bir sürtüşmeye mahal vermiyecek bir dikkatte olması gerekirdi..’ deyiverdi. 
Hele de, Putin’in, ’Türkiye mevcud liderliÄŸiyle Ä°slamlaşıyor..’ diyerek, devreye baÅŸka unsurları sürmeye çalışması ve satrançta daha baÅŸka ataklar yapmaya kalkışacağının iÅŸaretlerini vermesi ise, komik olmanın ötesinde, son derece dikkat çekici..
*
Bu konuya, yarın da devam edelim, inşaallah..
*
Not: 27 Kasım Cuma akÅŸamı, Ä°st. Çekmeköy Belediyesi’nin Mehmed Âkif Kültür Merkezi’nde; 28 Kasım Cumartesi akÅŸamı da Samsun -Canik Kültür Merkezi’ndeki konferans ve sohbet toplantılarında bulunacağım, inÅŸaallah..) 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.